02.02.2014
Gölcük Gölü’nden Safranbolu’ya varmamız 2.5 saat sürdü. Otelde (Ebrulu Konak) yoğurtlu köfte, erişte pilavı, sarma, tavuk ve salatadan oluşan akşam yemeğimizi yedikten sonra kahve içmek için Arasta’daki Boncuk Kafe’ye gittik. Közde pişirilen kahveler ahududu şerbetiyle ikram ediliyor burada. Çay sipariş edilince demlikle getiriliyor. Çok sıcak bir ortamı var, bir yandan kahvenizi içerken bir yandan da türkülere eşlik edebiliyorsunuz.
Ertesi gün sabah erkenden kalkıp kahvaltımızı yaptık otelde. Sonra meydana gidip grubun toplanmasını beklerken güvercinlerin fotoğraflarını çektik.
İlk uğrak noktamız İmren Lokum dükkanı oldu. Burada Safranbolu tanıtım gösterisini izledikten sonra alışverişe geldi sıra. Safranbolu’nun ünlü safranıyla yapılmış lokumlardan almazsak olmazdı zaten 🙂
Alışverişten sonra Safranbolu Kent Tarihi Müzesi’nin bulunduğu tepeye çıktık. Tepeye çıkmak için Hükümet Sokağı olarak adlandırılmış yokuşu çıktık. Eskiden bu yokuşun sonunda tabakhane bulunuyormuş. Derinin işlenmesi sırasında taze köpek dışkısına ihtiyaç olduğu için, insanlar bu yokuştan koşarak tabakhaneye yetiştirmeye çalışırmış. “Tabakhaneye bok yetiştirmek” deyimi de buradan geliyormuş. Safranbolu’da sokaklar suyun kolay akması için ortaya doğru eğimli yapılmış. Sokaklardaki taşlar aşınıp bir süre sonra kayganlaşmaya başlayınca tersi çevrilip bir süre de böyle kullanılırmış.
Safranbolu evlerinin kapılarında bir kaç türlü tokmak bulunuyor. Eve erkek bir misafir geldiğinde üst kısımdaki sesi daha tok çıkan tokmağı çalarmış, bayanlar da ortadaki sesi daha az çıkan tokmakları çalarmış. En alttaki küçük tokmak da çocuklar için yapılmış. Bazı kapıların üst kısmında bulunan geyik boynuzu da evde iyi bir avcının olduğunu gösteriyormuş. Evde kimse olmadığında iki tokmak arasına ip bağlanırmış. Gelen kişi de bu ipten, ipe atılan ilmeklerden kişinin yakına/uzağa gittiğini anlarmış.
Kent Tarihi Müzesi, Safranbolu halkı tarafından kale olarak adlandırılan tepede yer alıyor. Müzenin arka tarafında Safranbolu’nun ünlü Saat Kulesi ve bir de cezaevi bulunuyor. Tepedeki bir bölümde de çeşitli şehirlerde yer alan saat kulelerinin minyatürleri yer alıyor.
Saat Kulesi, III. Selim’in Safranbolulu Sadrazamı İzzet Mehmet Paşa tarafından 1797 yılında yaptırılmış.
Bu tepeden Safranbolu’nun güzel manzarasını izleyebilirsiniz.
Safranbolu, 1994 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınmış.
Kaleden indikten sonra Kazdağlıoğlu Cami ve Cinci Hanı görüp sonra da İzzet Mehmet Paşa Cami’ye vardık. Kazdağlıoğlu Cami, 1778 yılında Kazdağlı Mehmet Ağa tarafından yaptırılmış.
İzzet Mehmet Paşa Cami, III. Selim’in Safranbolulu Sadrazamı İzzet Mehmet Paşa tarafından 1796 yılında yaptırılmış. Sadrazamın mezarı caminin avlusunda yer alıyor.
Caminin hemen diğer tarafında demirciler çarşısı var.
Sonra Kaymakamlar Gezi Evi’ni gezip Safranbolu evleri hakkında da bilgi sahibi olduk. Evler genelde üç katlı. En alt kat ambar ve ahır olarak, orta kat gündelik yaşam için, en üst kat da genelde misafirler ve gelinler için kullanılırmış. En alt kattan orta kata çıkılan merdivenler sofaya çıkıyor. Sofa diğer odaların ortasında yer alıyor. Evin odalarında banyo olarak kullanılan küçük bölmeler var, bu bölmelerin üzerindeki kapak kapatıldığında yüklük olarak kullanılıyormuş.
Dolaplardaki raflar aynı zamanda yukarı kısımlara da erişebilmek için merdiven gibi kullanılırmış.
Selamlıktaki misafirlere yemekler döner dolap aracılığıyla verilirmiş. Dolabın bir tarafından konulan yemekler, dolap çevrilerek diğer tarafından alınıyormuş. Zamanla bu dolaplarda mektuplar alınıp verilmeye başlandığı için “Ne dolaplar çeviriyorsun?” deyimi de buradan geliyormuş.
Evin haremlik bölümünde kına gecesi, selamlık bölümünde de erkek düğün sofrası canlandırılmış.
Kaymakamlar Gezi Evi’nden sonra bir kapısı Arasta’ya açılan Köprülü Mehmet Paşa Cami’ye vardık. Caminin avlusunda “Safranbolu Araştırmaları Merkezi” olarak kullanılan Muvakkithane binası ve bir de güneş saati bulunuyor.
Buradan sonra yemeni denilen ayakkabıların yapıldığı Yemeniciler Çarşısı’na gittik. Eğitimini başarıyla bitirip kalfalığa geçen çırağın ayakkabısı dama atılırmış. “Pabucu dama atılmak” deyimi de buradan geliyormuş.
Safranbolu gezimiz tamamlanınca otobüse binip Kristal Teras’a gittik. Tokatlı Kanyonu üzerinde yerden 80 metre yükseklikte inşa edilmiş Kristal Teras için giriş ücreti 3 TL. Biz turla gittiğimiz için kişi başı ekstra 10 TL’ydi. Kanyonun görünümünü Ihlara Vadisi’ne benzettim ben. Cam platformda gezmek bazılarını korkutsa da biz Şangay TV Kulesi’nden deneyimliydik çoktan 🙂
Kristal Teras’ta da bol bol fotoğraf çektikten sonra Yörükköyü’ne gittik. Safranbolulu Leyla Gencer ve Cemil İpekçi’nin isimleri verilmiş sokaklara. Bir de Leyla Gencer’in büstü yaptırılmış.
Yörükköyü’nde önce gözlemelerimizi yedik. Servis oldukça geç olsa da sonuç harikaydı. Bir anda gelen bu kadar kalabalığa yetişmeleri zor oldu tabi.
Gözlemelerimizi yedikten sonra Çamaşırhane’ye gittik.
Çamaşırhane’deki göbek taşı Bektaşiliğin 12 imamını temsilen 12 bölmeli olarak yapılmış. Bölmelerin genişliği ve yüksekliği, farklı kiloda ve boyda bayanlar düşünülerek ayarlanmış.
Çamaşırhane’yi gezdikten sonra Sipahioğlu Konağı’na gittik. Konağı gezip, çaylarımızı içtikten sonra da düştük İstanbul yollarına.
Yörükköyü’nden İstanbul’a dönüşümüz 5 saat sürdü. 2 günlük Abant Gölü-Gölcük Gölü-Safranbolu gezimiz oldukça güzel geçti 🙂
sıpahıoglu konagındakı yuvarlak denız kabuklu taş ne işe yarıyor nedir
Ne işe yaradığını bilmiyorum maalesef, süs amaçlı yapılmış olduğunu düşünmüştüm ben.
Ayni soy isimde olmamiz bir gari sans…
Asıl garip olansa ablamin ad ve soyadinda olmaniz…
Soyadımızın pek yaygın olmadığını düşünsek de aslında benimle aynı ad soyada sahip bir çok kişi var..