10.11.2011
Mardin kelimesinin Süryani dilinde “kale” anlamına gelen “mardo” kelimesinin çoğulu olan “Merdin” kelimesinden ortaya çıktığı rivayet ediliyor. Mardin tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış çok eski bir şehir; tarihi M.Ö. 5000’li yıllara dayanıyor.
Türkiye’de en çok görmek istediğim yerlerden birisi de Mardin’di, Mardin’in taş evleri.. Diyarbakır’dan gidip günübirlik gezme fırsatım oldu. Diyarbakır İlçe Otogarı’ndan Mardin’e giden minibüsler var, yolculuk yaklaşık 1 saat sürüyor buradan.
Gezimize ilk olarak 15. yüzyılda Akkoyunlu Hükümdarı Kasım Bey tarafından yaptırılmış olan Kasımiye Medresesi ile başladık. Dilimli kubbeleriyle ve muhteşem taş işçiliğiyle gerçekten harika bir yapıt. Medresedeki dersliklerin kapı yüksekliği, öğrencilerin hocasının huzuruna girerken başını eğmesi ve hürmet göstermesi için bir metreden biraz fazla olacak şekilde yapılmış.
Medresenin avlusunda genişçe bir havuz bulunuyor. Bu havuzdaki suyun akışı insan hayatını ve sonrasını simgeliyormuş. Çeşmeden çıkan su doğumu, döküldüğü yer gençliği, ince uzun oluk yaşlılığı ve suların bir havuzda toplanması ölümü temsil ediyormuş. Bu havuzdan toprağa aktarılan suyun Mezopotamya Ovası’na ulaştığı ve orada bitkilere can verdiği için ölen her canlının yeniden hayat bulacağına inanılıyormuş.
Sonra Büyük Mardin Oteli’ne gidip Mardin’in muhteşem taş evlerinin ve kalesinin fotoğraflarını çektik. Keşke zamanımız olsaydı da şu manzarayı bir de gün batımında ve gece görebilseydim.
Mardin’in birçok yerinden uçsuz bucaksız gibi görünen Mezopotamya Ovası seyredilebiliyor.
Daha sonra Mardin’in dar sokaklarını adımlayıp Abdüllatif Cami‘ye vardık. Mardin’in sokakları o kadar dar ki araç giremediği için çöpleri toplamak için belediye tarafından kadrolanmış eşekler kullanılıyor. Sokaklarda gezerken Abbara adı verilen geçitlerin çokluğu da dikkati çekiyor.
Abdüllatif (Latifiye) Cami 1371’de Artuklu sultanlarından ikisine hizmet etmiş olan Abdüllatif tarafından yaptırılmış. Minaresi ise 1845 yılında Mısır Valisi Gürcü Mehmed Paşa tarafından yaptırılmış. Caminin özellikle kapılarındaki taş işçiliği yine mükemmeldi.
Eyvan adı verilen insan yaşamını simgeleyen havuzdan burada da bulunuyor.
Abdüllatif Cami’den sonra Cumhuriyet Meydanı’na varıp hemen yakınındaki Mardin Müzesi‘ni gezdik.
Müzenin giriş ücreti 5 TL’ydi ve müzekart geçiyordu.
Müzenin kemerlerindeki ve sütun başlıklarındaki taş işçilikleri yine muhteşemdi.
Müzede çeşitli etnografik ve arkeolojik eserler sergileniyor.
Telkari sanatı meşhur Mardin’de, dolayısıyla birçok gümüşçü dükkanı var. Buralardan hediyelikler alınabilir.
Müzeyi gezdikten sonra Kız Meslek Lisesi’ni ve Zinciriye Medresesi‘ni görmeye gittik. 1901 yılında inşa edilen Kız Meslek Lisesi, Osmanlı döneminde Mardin’de inşa edilen ilk eğitim yapısı olma özelliğini taşıyor. Lisenin hemen yanında Mardin Olgunlaşma Enstitüsü bulunuyor.
Zinciriye (Sultan İsa) Medresesi 1385 yılında Melik Necmeddin İsa Bin Muzaffer Davut Bin El Melik Salih tarafından yaptırılmış. Buranın da Kasımiye Medresesi’ndeki gibi dilimli kubbeleri var ve kapısındaki taş işçiliği mükemmel. İnsan yaşamını simgeleyen havuzdan burada da bulunuyor. Medrese rasathane olarak kullanıldığı için yüksekte kurulmuş ve bir dönem müze olarak da kullanılmış.
PTT binası, Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi, Revaklı Çarşı gibi daha birçok merak ettiğim yeri gezemedim Mardin’de. Bir daha ki sefere deyip Diyarbakır’a döndük.