26.02.2012
İznik hem çinileriyle, gölüyle, doğal güzelliğiyle, tarihi dokusuyla, hem de sakinliğiyle İstanbul’un trafiğinden, keşmekeşinden kaçıp günübirlik gezmek için ideal bir yer. Bitinya, Roma, Selçuklu ve Osmanlı uygarlıklarına ev sahipliği yapan İznik’in tarihi M.Ö. IV. yüzyıla uzanıyor. İznik adı, eski adı olan Nicaea’dan geliyor.
Biz de Pazar günü günübirlik İznik’e gitmeye karar verdik ve İDO’dan Bostancı-Yalova gidiş-dönüş biletlerimizi satın aldık. Gidiş-dönüş bilet fiyatları kişi başı 20 TL’ydi, güncel fiyatları İDO’nun sitesinden öğrenebilirsiniz. Bostancı’dan Yalova’ya yolculuk 1 saat sürdü. Yalova’dan İznik’e minibüsle gittik, 1 saat de bu yolculuk sürdü.
İznik Otogar’a vardıktan sonra ilk gördüğümüz yerler Eski Hükümet Konağı ve Ayasofya Cami oldu.
İznik’in en güzel yapılarından olan Ayasofya Cami, 787 yılında bu kilisede toplanmış olması nedeniyle Hristiyanlık açısından oldukça önemli.
M.S. IV. yüzyılda bazilika tipinde inşa edilmiş olup M.S. XI. yüzyıldaki depremi müteakip büyük ölçüde onarım ve değişiklik yapılmıştır. Orhan Gazi zamanında 1331’den sonra camiye çevrilmiş, Kanuni Sultan Süleyman zamanında (1520-1566) Mimar Sinan tarafından geniş çapta onarılmıştır.
Ayasofya ve Mehmet Çelebi Camileri’ni gördükten sonra İznik Gölü‘ne doğru ilerledik. İznik, Romalılar tarafından yaklaşık 5km’lik surlarla çevrilmiş. İznik Surları’nın kalıntılarından Göl Kapı’dan geçip göle ulaştık.
Hava sisli olduğu için önce yemek yiyip sonra gezmeye karar verdik. Çamlık Restoran’da İznik’in meşhur yayın balığından yedikten sonra gölün etrafında yürümeye başladık.
İznik Gölü’nün güzel manzarasını seyredip bol bol fotoğraf çektikten sonra Kılıçaslan Caddesi’nden ilerleyip yine İznik Surları’nın kalıntılarından olan Lefke Kapı’ya kadar vardık.
Lefke Kapı, Göl Kapı’ya göre daha iyi durumdaydı. Sonra geri dönüp İznik Müzesi‘ni gezdik.
Fotoğrafını çekmemişim ama İznik’te kapı numaraları da çiniyle süslenmişti ve çok güzel görünüyordu.
İznik Müzesi’nde Müzekart geçiyor. Aşağıdaki yazı da müzenin girişindeki tanıtım yazısı:
İznik Müzesi (Nilüfer Hatun İmareti)
Nilüfer Hatun İmareti, 1388 yılında Sultan I. Murad tarafından annesi Nilüfer Hatun adına yaptırılmıştır. İmaret her gün yoksullara yemek dağıtan bir hayır kurumu işlevi görmekteydi. İmaret işlevini 19. yy. sonlarına kadar sürdürdüğü sanılmaktadır. 1965 yılında onarım görmüş ve müze olarak işleve açılmıştır.
Yapı, 14. yy. Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden biridir. Osmanlı mimarisinde ters “T” planı ilk kez bu yapıda görülür. Sütun ve payelerin taşıdığı kubbeli bir galari, kubbe ve tonos kemerlerin örttüğü bir ana ve yan mekanlardan oluşan yapı Bizans’a özgü olan duvar işçiliği ile dikkati çeker.
Müze’de sergilenen eserler, İznik ve çevresinden toplanan, bölgemizde her yıl düzenli olarak sürdürülen bilimsel kazılarda bulunan eserlerden oluşmaktadır.
İznik Müzesi’ni gezdikten sonra hemen yakınındaki Yeşil Cami‘yi gördük. İznik denilince akla gelen en güzel yapılardan biri de Yeşil Cami:
Çandarlı Halil Hayreddin Paşa tarafından 1378-1391 yılları arasında yaptırılmıştır. Bu camii İznik kentinin en görkemli eserlerindendir.
Caminin içi ve dışı mermerle kaplıdır. Pencere çevreleri profilli ve süslemelidir. Mihrapta zengin bir taş işçiliği gözlenmektedir. Yeşil Cami’nin mimarı Hacı Bin Musa’dır.
Yeşil Cami’yi gördükten sonra Çini Çarşısı‘na gidip birkaç hediyelik eşya aldık, sonra da İznik’in sokaklarını adımlayıp Süleyman Paşa Medresesi‘ne vardık. İçeride çini çalışmaları yapanları fazla rahatsız etmeden çıktık buradan da.
Süleyman Paşa Medresesi, İznik’i kültür merkezi yapan medreselerden sadece bir tanesi olup, Rumeli Fatihi olarak bilinen Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Şah tarafından 1332 yılında yaptırılmıştır. Bilinen en eski Osmanlı medresesidir. Avlulu medreselerin de ilk örneğidir. Binada 11 hücre, bir dersane, ve bunları örten 19 kubbe mevcuttur. Medrese açık avlulu ve “U” planlıdır.
Medrese, İznik Yerel Gündem 21 koordinasyonu ile UNDP-IULAEMME, İznik Belediyesi ve Eczacıbaşı Holding katkılarıyla onarılarak, İznik geleneksel çini sanatını yeniden kazandırmak amacıyla İznik’in ilk çiniciler çarşısı olarak turizmin hizmetine sunulmuştur.
Medresede çini ve seramik üretimi yapan on sanat atölyesi bulunmaktadır. Bu atölyelerde geleneksel tarzda İznik çinileri ve seramikleri üretilip satılmaktadır.
Sonra Maltepe Caddesi’nde devam edip II. Murat Hamamı’nın da fotoğraflarını çektikten sonra Roma Tiyatrosu tabelalarını takip ettik.
Roma Tiyatrosu’nda kazı çalışmaları devam ediyordu. Bu yazı da tiyatronun giriş kısmındaki tabeladan:
Roma mimarisi özelliklerini taşıyan tiyatro, II. yüzyılda İmparator Trajanus’un emri ile Bithinya Valisi Plinius’a yaptırtılmıştır.
Tiyatro, düz bir alan üzerine tonozlu mekanlarla inşa edilmiş, depremler ve sonraki dönemlerde farklı amaçlarla kullanılmasından dolayı tahrip olmuştur.
Mimari parçaları VIII. yüzyılda surların onarımında kullanılmış olan tiyatroda yapılan kazılar sonucunda: Bizans Dönemi mezarlığı, kilise kalıntısı ve Bizans, Selçuklu, Osmanlı Dönemi seramik atölyesi ile fırınlarına ait kalıntılara rastlanmıştır.
Roma Tiyatrosu Harabeleri’ni de gördükten sonra Yalova’ya dönüş için otogara gittik. Yalova’dan yine deniz otobüsüyle Bostancı’ya dönerek gezimizi tamamladık.