1. gün – 19.09.2016
Nemrut Dağı‘na gitmeden önce Eylül ayında hava nasıl olur ve yollar nasıldır bakıyım diye birçok gezi yazısı okudum ama ne hava hakkında ne de yollar hakkında güncel bir bilgiye ulaşamadım. Anlatanlar hep mi güneşin doğuşunu izlemeye gitmiş nedir, yorumlar tamamen montlarınızı, battaniyelerinizi, eldiven ve berelerinizi mutlaka alın diyordu. Uygun kıyafetler aldım almasına da biz güneşin batışını izlemeyi düşündüğümüz halde, gidene kadar içimde bir sıkıntı vardı çocuğu üşütür müyüz diye. Yollar hakkında da kesinlikle kendi aracınızla gitmeyin, turla gidin yazıyordu. Nemrut Dağı’na Diyarbakır’dan gideceğimiz için Siverek üzerinden Nissibi Köprüsü’nü geçerek varacaktık. İlk gün Nemrut Dağı’na çıkıp güneşin batışını izleyip, Karadut Köyü’nde konaklayıp, ikinci gün de diğer tarihi yerleri gezmeye karar verdik. Diyarbakır’dan Karadut Köyü’ne varmamız 2 buçuk saat kadar sürdü. Siverek’ten sonra Nissibi Köprüsü’ne kadar yolların bazı kısmında yol çalışması olduğu için oldukça kötüydü. Giderken acaba bütün yol böyle midir, dönsek mi diye düşünmedik değil. Arabaya bir şey olursa yollarda kalmak da vardı. Yavaş yavaş da olsa neyse ki Nissibi Köprüsü’nü geçip o kötü yolları atlattık. Nemrut Dağı Yolu’na parke taşlar döşenmiş. Nemrut Dağı Tümülüsü’nden Arsemia Örenyeri’ne kadar da parke taşlar döşenmiş. Arsemia’dan Kahta’ya giden yol da asfalttı, yani başka bir sıkıntı yaşamadık yollarda. Çok viraj olduğu için dikkatli gittik tabii ki.
Nemrut Dağı’na çıkmak için belli bir yere kadar araba ile gidilebiliyor. Arabayı park ettiğimiz yerde hediyelik eşyaların da satıldığı restoran-kafe tarzı bir yer bulunuyor. Buradan tümülüse kadar olan yaklaşık 1 km’lik yola taştan merdiven yapılmış. Bebek arabası kullanılmaz ama çocuğu kucağa alıp çıkmak zor değil.
NEMRUT DAĞI TÜMÜLÜSÜ
Kommagene Kralı I. Antiokos (M.Ö. 69-34) döneminde inşaâ edilen Nemrut Dağı Tümülüsü, mimarlık ve heykeltraşlık alanında Pers, Helenistik ve Anadolu geleneklerinin birleştirilerek sergilendiği mükemmel bir örnek oluşu, kompleks tasarımı ve devasa ölçeği ile antik dünyada eşi bulunmayan bir proje oluşturması, o çağda eşi olmayan yüksek bir inşaat tekniği kullanılmış olması nedenleriyle, 1987 yılında Dünya Kültürel ve Doğa Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme’ye bağlı olarak Dünya Miras Listesi’ne alınmıştır. Bu listeye dahil edilmesi, bu kültür mirasının tüm insanlık yararına korunması gereken, olağanüstü değerini kanıtlamaktadır.
Yukarı çıktığımızda manzara çok güzeldi. Elimi deklanşörden hiç çekmedim nerdeyse 🙂
Heykeller de manzara kadar güzel ve etkileyiciydi. Şansımıza hava da açıktı, heykellere akşam güneşi vurunca daha da güzel görünüyorlardı.
Batı Terası ile Doğu Terası arasına tahtadan yol yapılmış. Yollarda da birçok uğur böceği vardı 🙂
Doğu Terası’ndaki heykeller daha düzenli bir şekilde yerleştirilmiş. Günbatımında bu kısımdaki heykeller soluk görünse de gündoğumunda onlar da muhteşem görünüyordur eminim ki 🙂
DOĞU TERASI
En geniş kısmı yaklaşık 45×50 m olan doğu terası, tümülüsteki üç teras içinde en büyüğüdür ve tümülüsün kuzeydoğusunda yer alır. Terasın batı kenarına dizilen kolosal heykeller, soldan sağa doğru (güneyden kuzeye) Aslan, Kartal, Antiochus, Kommagene Zeus, Apollon ve Herakles, Kartal, Aslan olmak üzere dizilmişlerdir. 2002 yılında doğu terastaki heykellerin başları, heykel gövdelerinin önüne taşınarak tek sıra halinde dizilmiştir. Kolosal heykellerin gövdeleri genellikle 8-9 metre yükseklikte olup başları ile tiaralarla (başlık) birlikte 2.5-3.5 metre yüksekliğe kadar erişmektedirler. Heykeller oturur durumda, ayakları bir taburenin üstünde yan yana dizilmiş şekilde tasarlanmışlardır. Dizinin iki yanında bulunan koruyucu hayvan heykel çiftleri (aslan/kartal) dışında, her heykel ayrı bir kaide üzerine oturtulmuştur. Masif, geometrik ve fazla ayrıntılı olmayan taş bloklardan oluşturulan heykeller, heykele göre yüksekliği değişen toplam 7 veya 8 taş sırasından oluşurlar. Heykeller, büyük taş bloklarının üst üste konulmasıyla inşa edilmişlerdir.
Bizim için bere takacak kadar soğuk olmasa da kızımızı sıkı sıkı giydirdik, Doğu Terası oldukça soğuktu. Sonra yine Batı Terası’na geçip manzaranın tadını çıkarmaya devam ettik.
2. gün – 20.09.2016
İkinci gün de Arsemia Örenyeri ile devam ettik gezimize. Google Haritalar’da Arsemia Örenyeri yanlış yerde işaretlenmişti. Neyse ki tabelaları takip ederek ulaşmak zor olmadı. Nemrut Dağı ile Arsemia Örenyeri arasına parke taşlar döşenerek yollar yapılmış, bu açıdan da ulaşımı kolay oldu. Giderken izlediğimiz manzaralarsa harikaydı. Arsemia Örenyeri ile ilgili açıklamanın olduğu tabelayı görünce durduk ama patikayı takip ederek gideceğimizi düşünmemiştim. Nemrut Dağı’nda olduğu gibi buranın da girişinde kimse yoktu. Giriş ücreti de ödemedik bir yerde. Sonunda birilerine sorup örenyerinin burada olduğunu öğrendik ve arabayı park edip yürümeye başladık.
ARSAMEİA ÖRENYERİ (M.Ö. 1. yy)
Kommagene kralı I. Antiochos’un (M.Ö. 62-32) atalarından Arsames tarafından M.Ö. III. yy’da kurulan Arsameia Antik Kenti kutsal alanı (Hierothesion) ve krallığın yazlık yönetim merkezidir. Burada ışık tanrısı Apollon – Mithras kabartması ve Kral Antiochos ile Herakles tokalaşma kabartması yer alır. Biri içecek ve gıdaların depolandığı diğeri ise dinsel işlevli olan basamaklı kaya dehlizi üzerinde Anadolu’nun en büyük dini ve sosyal içerikli Grekçe yazıtı bulunan iki mağara bulunmaktadır. I. Antiochos’un babası Mithridates’e ait mezar yeri olan en üst kısımda ayrıca saray kalıntısı bulunmaktadır.
Tepeye patika yoldan çıkıldığı için burada da bebek arabası kullanmak mümkün değil. Yukarı doğru çıktıkça yol üstünde 2 tane Grekçe Yazıt bulunuyor.
En yukarıda Antiochos-Herakles Kabartması yer alıyor. Onun hemen yakınında bir mağara var ve mağaranın girişinde de Grekçe yazılar bulunuyor.
Nemrut Dağı – Arsemia Örenyeri arasındaki yollarda olduğu gibi buradan manzara harikaydı.
Arsemia Örenyeri’nde sonra Cendere Köprüsü‘ne doğru devam ettik. Yol üzerinde Yeni Kale‘yi de gördük ama hem çok sıcak oluğundan, hem de kızımız uyduğundan burayı gezmedik.
Cendere Köprüsü, Romalılar tarafından yapılmış. Kahta Köprüsü yapıldıktan sonra araç geçişi yasaklanmış.
Cendere Köprüsü’nü de gördükten sonra Karakuş Tümülüsü‘ne gittik. Buradaki dev sütunlar da yine hayranlık uyandırıcıydı. Tepeden manzara da çok güzeldi.
KARAKUŞ TÜMÜLÜSÜ (ANIT MEZAR) (M.Ö. 1. yy)
Üzeri taşlardan oluşan tümülüs ve etrafındaki sütunların yer aldığı bu yapı; Kommagene krallık ailesine ait bir anıt mezardır. Güneydeki sütun üzerinde kartal, doğudaki sütunlar üzerinde aslan ve boğa, batıdaki sütun üzerinde ise kral II. Mithridates’in kız kardeşi Laodike ile tokalaşma kabartması yer alır. Doğudaki sütun üzerinde yer alan yazıta göre bu mezar II. Mithridates’in (M.Ö. 36-20) annesi İsias, kış kardeşi Antiochis ve yeğeni Aka’ya aittir.
Nemrut Dağı’na gitme planınız varsa bu güzel yerleri de listenize ekleyin derim. Tarihi eserler de manzaralar da muhteşem. Adıyaman ve Kahta üzerinden gelecekseniz yollarda da sorun yok şimdilik, gayet düzgün. Hava sıcaklığına gelince Eylül ayında güneşin batışını izlemek için geldik ve bere giyecek kadar soğuk değildi, tabi çocuklar için durum başka 🙂 Güneşin doğuşunu izlemek için gelecekseniz eminim çok soğuktur, hazırlıklı gelmediyseniz kafeden battaniye kiralanabiliyormuş diye okumuştum bloglarda. Son olarak Türkiye’de gezilecek yerler listenizde Nemrut Dağı yoksa mutlaka ekleyin derim. Gidilip görülmeyi kesinlikle hak ediyor.