22.10.2011 – Cumartesi
Küçüksu Kasrı, Pazartesi ve Perşembe günleri dışında 09:00-17:00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor. Biz de hafta sonu gelince Küçüksu Kasrı ve Anadolu Hisarı’na gitmeye karar verdik. İstanbul’daki diğer saray ve kasırlar gibi Küçüksu Kasrı da muhteşem bir yapıya sahip. Hem iç dekorasyonu, hem dışındaki kapılardan çeşmelere kadar bütün süslemeleri görülmeye değer. İç kısım rehberle geziliyor ve içeride fotoğraf çekmek yasak.
KÜÇÜKSU KASRI
17. yüzyıldan başlayarak çeşitli kaynaklarda “Bağçe-i Göksu” adıyla anılan yöre, 18. yüzyıldan sonra rağbet gören bir yerleşim yeri olmuştur. Sultan I. Mahmud (1730-1754) zamanında Divittar Mehmed Paşa, bu bahçenin deniz kıyısına padişah için iki katlı ahşap bir kasır yaptırmış, bu yapı Sultan III. Selim (1789-1807) ve Sultan II. Mahmud (1808-1839) zamanlarında da onarılarak kullanılmıştır. Sultan Abdülmecid (1839-1861), eski ahşap yapıyı yıktırarak yerine bugünkü kasrı yaptırmıştır.
1857 yılında hizmete giren Küçüksu Kasrı, bodrumla birlikte üç katlı olup, birinci ve ikinci katlarda orta mekâna açılan dört oda biçiminde düzenlenmiştir. Bu özelliğiyle geleneksel Türk evi plan tipini yansıtan yapı, dinlenme ve ev amaçlı kullanılan bir “biniş kasrı” niteliğindedir.
Kasrın, Cumhuriyet’ten sonra Atatürk’ün ilgisini çekmiş olduğu ve İstanbul’da bulunduğu süreler içinde çalışma ve dinlenme amacıyla buraya geldiği bilinmektedir. Kendisi, üst katta güneybatı yönündeki odayı kullanmıştır.
1925 yılında o günkü adıyla TBMM Milli Saraylar Müdürlüğü’ne devredilen ve 1970’li yıllara kadar devlet yöneticilerinin zaman zaman kullandıkları Küçüksu Kasrı, 1983 yılında ziyarete açılmıştır.
Küçüksu Kasrı’nı gezdikten sonra Göksu Nehri’ni geçerek Anadolu Hisarı’na vardık.
