20.09.2015
Sabah 08:00’de arabamızla Niğde’den çıkıp 13:00 civarı Gaziantep’e ulaştık. İneternetten yemek yemek için araştırdığımda en çok tavsiye edilen yerler Kebapçı Halil Usta, Metanet Et Lokantası, İmam Çağdaş’tı. Zeugma Müzesi’ne gideceğimiz için öğle yemeğini Kebapçı Halil Usta’da yeriz diye düşünmüştük ama maalesef Pazar günleri kapalı oluyormuş. Metanet Et Lokantası’na gidip şansımızı deneyelim dedik ama orası da kapalıydı. İmam Çağdaş da kapalıdır diye düşünüp oraya gitmekten vazgeçtik. Yolda durup birilerine sorduk ve Dürümcü Recep Usta’ya gittik. Çok acıktığımdan mıdır yoksa Gaziantep’te her yerde kebaplar gerçekten çok güzel olduğundan mıdır bilmiyorum ama orada yediğimiz dürüm çok lezzetli geldi.
Yemeğimizi yedikten sonra Zeugma Mozaik Müzesi‘ne gittik. Müzeye giriş ücreti 10 TL ve Müzekart geçiyor. Bu müze, Dünya’nın en büyük mozaik müzesi olma özelliğini taşıyormuş. Müzedeki mozaikler beklediğimden çok daha büyük ve etkileyiciydi.
Çingene Kızı Mozaiği diğerlerinden ayrıca karanlık bir bölümde sergileniyor.
ÇİNGENE KIZI MOZAİĞİ
M.S. 2.-3. YÜZYIL | MENAD VİLLASI
Zeugma antik kentinde Gaziantep Müze Müdürlüğü’nce yapılan kazılarda “Menad Evi” olarak adlandırılan mekânda ortaya çıkarılmıştır. Yapılan kazılarda mekânda yer alan mozaiklerin hemen hemen tamamının eski eser kaçakçılarınca kaçırıldıkları anlaşılmıştır. “Çingene Kızı” olarak adlandırılan figür yapılan kaçak kazı toprağı altında kaldığından şans eseri kaçakçıların gözlerinden saklanmış olup müzemize kazandırılmıştır.
Şeffaf başlığı altındaki dağınık saçları, çıkık elmacık kemiği ve dolgun yüzü, kulaklarındaki küpelerle ortaya çıkarıldığında kazı ortamı şakası olarak Çingene Kızı’na benzetilmiş olup sonraki süreçte bu isim ile anılagelmiştir. Kimliği konusunda aydınlatıcı bilgi bulunmayan bu mozaik başının yanındaki asma filizlerinden dolayı Dionysos’un şenliklerinde yer alan menadlardan biri olduğu ya da Büyük İskender’in portresi olduğunu ileri sürenler bulunmaktadır. Mozaiğin en ilgi çekici yanı gözlerinin, kendisine bakanı her yönden takip etmesidir.
Mozaikte Çingene Kızı’nın bakışlarını etkin kılmak için özel bir teknik kullanılmıştır. Yüzündeki sevinç ve hüznü aynı anda yansıtması da portre sanatında ulaşılan noktayı göstermektedir. Eser, Helenistik Dönem resim sanatında “üç çeyrek bakış” olarak ifade edilen teknikle yapılmıştır. Bu teknik, resim sanatında büyük sanatçılar tarafından kullanılmıştır.Leonardo Da Vinci’nin Mona Lisa resmi, bu teknikle yapılan eserlere bir örnektir. Bu özellikleri nedeni ile eser, Zeugma ve Gaziantep’in sembolü hâline gelmiştir.
Müzeyi gezdikten sonra Gaziantep’in sokaklarında yürüyüp Tahmis Kahvesi‘ne gittik. Tahtani Cami’nin minaresi şimdiye kadar gördüklerimden çok farklı ve güzeldi. Bu arada İmam Çağdaş‘ın da açık olduğunu görüp akşam yemeğini orada yemeye karar verdik.
Zincirli Bedesten‘de bakırcılar, sedefçiler, gümüşçüler, kehribar, tesbihciler, tohumcular, nakışcılar, yöresel gıdacılar, attarlar, kutnucular, şalcılar, hediyelikciler, değerli taş ve takıcılar, antikacılar bulunuyormuş.
ZİNCİRLİ BEDESTEN
1781 yılında Darendeli Hüseyin Paşa tarafından yaptırılmıştır. Halk arasında Kara Basamak Bedesteni olarak da bilinmektedir. Arşivlerde kaydı olan, fakat bugün yerinde olmayan güney kapısı kitabesinin yazarı Kusuri’dir. Et ve sebze hali olarak kullanılmıştır. Tek katlı ‘L’ şeklinde bir plana sahiptir. Doğu-batı ve kuzey-güney yönlerinde uzanan iki koldan oluşan yapıda toplam 73 dükkan bulunmaktadır. Bu kollar iki tarafında dükkânların sıralandığı iç sokaklar şeklindedir. İç sokaklar çapraz tonozla, iki yanında sıralanan dükkânlar ise beşik tonozla örtülüdür. Yapının üç girişi bulunmaktadır. Ayrıca dış cephelere bakan dükkânlar vardır. 2008 yılı içerisinde Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restorasyonu yapılmıştır.
Almacı Pazarı‘nda kuruyemiş, kuru sebzeler, baharatlar, salça gibi yiyecekler satılıyor.
Menengiç kahvesini ve zahter (dağ kekiği) çayını ilk defa Tahmis Kahvesi’nde denedim. Bitki çaylarıyla aram pek iyi değil ama menengiç kahvesini çok beğendim. Hatta bir Almacı Pazarı’ndan bir kavanoz da eve aldım.
Ertesi gün sabah erkenden kalkıp katmer yemeye Katmerci Zekeriya‘ya gittik. Biraz bekledik ama beklediğimize değdi doğrusu, Gaziantep’te yediğimiz her şey gibi katmer de çok güzeldi. İstanbul’dan sadece haftasonu yemek yemeye Gaziantep’e boşuna gelmiyormuş insanlar 🙂
Pazar günü olmasa da Niğde’ye dönüşte Kebapçı Halil Usta‘ya uğrayıp öğle yemeğimizi yedik. Yediğimiz yemeklerin fotoğrafını çekmeyi pek sevmediğimden yine fotoğraf yok tabi ki. Ama ortaya karışık dediğimiz türden (küşleme de dahil) yedik. Hepsi gayet lezzetliydi. Fiyat da kişibaşı 30 TL civarıydı.
Gaziantep’i bir günde, hatta yarım günde bu kadarcık gezebildik. Umarım yeniden yolumuz düşer bu güzel şehre de gezemediğimiz yerlerini de gezebiliriz.