19.02.2020 – Çarşamba
Lizbon’da 4. ayımızı doldurduk artık. Yine gezebildiğimiz 1-2 yeri de anlattıktan sonra Türkiye ile Portekiz arasında gördüğüm farklılıklardan bahsedeceğim. Lizbon’da gezilecek yerler haritamı yeniden paylaşıyorum:
25 Aralık 2019 Çarşamba günü Noel sebebiyle burada resmi tatil olunca, havayı da güzel görüp çocukların eğlencesi için Cascais Christmas Village‘e gittik. 1 yaşındaki oğlumuz pek farkında olmasa da 4.5 yaşındaki kızımız çok keyifli bir gün geçirdi. Burası sadece Noel zamanı 1 ay kadar bir süre açık oluyor. Hangi günler hangi saatlerde açık olduğunu sitesinden kontrol etmek gerekiyor. Bizim gittiğimiz gün 14:00-20:00 saatleri arası açıktı, biz de 14:30 gibi oradaydık, 19:00 civarı da ayrıldık. Girişte tek bir bilet alınıp, içerideki bütün etkinliklere bu biletle katılınıyor. 2 yaş altı giriş ücretsiz, 11 yaşa kadar 6.5 EUR, 12 yaş üstü 7.5 EUR, 65 yaş üstü de 6.5 EUR idi. Yine güncel fiyatlar için sitesini kontrol etmek daha iyi olacaktır. İçeride Noel babayla fotoğraf çektirilen bir yer, Noel ağacı, tren, atlı karınca, sadece küçüklerin binebileceği küçük bir dönme dolap, kar küresi, yüz boyaması yapılan bir yer, tiyatro gösterisi yapılan bir sahne, şato gibi bir kule, fast food tarzı yiyeceklerin satıldığı bir yemek alanı, buz pisti, buz kaydırağı vardı. Bizim görmediğimiz başka alanlar da vardı sanırım. Biz bu bahsettiğim alanların çoğuna gittik. Hatta atlı karınca ve tiyatro gibi bazı alanları kızımız o kadar çok sevdi ki 3-4 kere gittiğimiz de oldu.
29 Aralık 2019 Cumartesi günü de Ticaret Meydanı‘na (Praça do Comércio) gidip hem İstanbul’daki İstiklal Caddesi’ne benzer bir cadde olan Rua Augusta‘yı gezdik, hem de meydandaki yılbaşı ağacını gördük kaldırılmadan. Yılbaşı ağacı yapay çimle kaplanıp süslenmiş, iç kısmında oturakların olduğu bir yerdi. Rua Augusta’nın da gece fotoğraflarını gördüm instagramda, rengarenk ışıklandırılmış. Gece halini de görmek isterdim doğrusu. Lizbon’un bu kısmını çok sevdim ben; hem hareketli bir yerdi, hem de sarı renkli tramvayları ve binalarıyla çok şirindi 🙂 Ticaret Meydanı’ndan başlayarak Rua Augusta’da ilerlediğinizde soldaki bir sokakta Santa Justa Asansörü (Elevador de Santa Justa) görünüyor. Biz asansöre çıkmadık ama sıra bekleyip ücret ödemeden arkadaki merdivenleri takip ederek aynı yere çıkıldığını okudum birkaç yerde. Burası da İzmir’deki Tarihi Asansör’ü andırıyor bence 🙂
Türkiye ile Portekiz arasında gördüğüm bazı farklılıklardan Lizbon’dan İlk İzlenimler yazımda bahsetmiştim. Şimdi bu listeye biraz daha ekleme yapacağım:
Öncelikle ev kiralarından bahsedeyim. Burada ev kiraları oldukça yüksek, ev bulmak oldukça zor. Ev sahibi depozitodan başka, bir kaç aylık kirayı da önceden ödemenizi isteyebiliyor. Bir de iş sözleşmenizi de istiyorlar yabancı olunca. Evi kiraya verince ev sahibi maliyeye (finanças) bildiriyor.
Kapıcılar bizdeki gibi çöp alıp servis yapmıyor.
Lizbon’un havası çok güzel ancak ev kuzey cephede ise çok soğuk oluyor. Buradaki binalarda genellikle ısı yalıtımı yok. Isınma için de genellikle elektrikli ısıtıcılar kullanılıyor.
Elektrik gücü için seçenekler var. Bu seçeneklere göre ücret değişiyor. En düşük olanı seçerseniz aynı anda 3-4 makinayı çalıştıramıyorsunuz, bizde sigortaların atması gibi elektrik sayacı atıyor limiti geçince.
Doğalgazı kontrol ettirmek için denetçi çağırılıyor, eve her geliş için 55 EUR alıyor. Dolayısıyla, doğalgaza bağlanacak bütün cihazların kurulumu tamamlandıktan sonra çağırmak daha iyi bir seçenek.
Evlerde genellikle perde asmak için korniş yok, çünkü panjurlar kullanılıyor perde yerine çoğunlukla.
Daha çok küçük arabalar kullanılıyor.
Sokak hayvanı neredeyse hiç yok.
Bebek bakım odaları çoğu yerde olsa da emzirme odası hiç görmedim, çünkü anneler bebeklerini her yerde rahatlıkla emziriyor.
Doğumgünü partilerinde bizdeki kadar abartı yok. Aman anne baba çocuk aynı renk kıyafetleri giysin, kombin yapsın, bütün süslemeler uyumlu olsun dertleri yok. Çocuklar eğlensin yeter. Hatta partiye sadece çocuklar katılıyor, veliler çocuğu bırakıp, parti bitimine yakın da almaya gidiyor.
Sevgililer günü yaklaşırken Türkiye’de her yerde reklamlar yapılır, bir şeyler satın alınması zorunluymuş gibi gözümüzün içine sokulurdu. Geçse bitse de şu reklamlardan kurtulsak derdim, sonrasında da hala kurtulamazdık. Burada sevgililer günü olduğunun farkına bile varmadım, abartı reklam görmedim hiçbir yerde. Anneler günü ve babalar gününü de göreceğiz bakalım.
Çay neredeyse hiç içilmiyor. Kahve çok tüketiliyor ve genellikle çok güzel oluyor.
Kestane kebap burada da tuzlu olarak satılıyor. Bir bölmesine kestane konulup, bir bölmesine çöpü konulabilecek küçük bir paketi 3 EUR.
Continente, Lidl, Pingo Doce, Aldı marketler yaygın. Büyük marketlerde genellikle aradığınız her şey bulunuyor.
Meyve sebze almak için henüz pazara hiç gitmedik, hep marketten satın aldık. Patlıcan, kabak, fasulye, dolmalık biber gibi sebzeler bizdekilerle karşılaştırınca devasa boyutta, ancak tatları aynı. Tabi dolmalık biberlerle dolma yapılmaz o ayrı 🙂 Salatalıklar da sebzeler gibi büyük boyutlarda oluyor. Maydanoz, dereotu 50 gr’lık paketlerde yıkanmış olarak satılıyor, bizdeki gibi bağ olarak değil. Marul bizdeki gibi de bulunuyor, yıkanıp doğranmış, salata yapmaya hazır halde de. Tropik meyveler burada daha uygun fiyatlı. Beni şaşırtan meyvelerden biri de cennet hurması oldu. Türkiye’de hep iyice olgunlaşmış olanları alırdım, içi jöle gibi olurdu, sert halde aldıklarımın kekremsi bir tadı olurdu ve hiç sevmezdim. Burada hurmalar sert ve o kekremsi tadı yok.
En çok aradığımız şeylerin başında yemeklerimizin vazgeçilmezi ev salçası geliyor. Burada da domates püresi satılıyor ancak Türkiye’deki hazır salçalar gibi o da ev salçasının yerini tutmuyor. Bir diğer şey ise ince bulgur oldu. Meğer Türkiye’de iken ne çok kısır, mercimek köftesi, patates köftesi yapıyormuşum. Burada henüz ince bulgur bulamadığım için bu güzel lezzetlerimizden mahrum kaldık 4 aydır 🙂
Şarabıyla bu kadar ünlenmiş, üzüm bu kadar çok yetiştirilen bir yerde pekmez olmaması ve asma yaprağının sarma yapmak için olmasa da yemeklerde kullanılmaması çok garip geliyordu, ama pekmez yapımı için toprağın olmaması ve asma yapraklarının damarlı, yemek yapmaya uygun olmadığını düşününce normal karşılamaya başladım 🙂
Kabartma tozu unun içinde oluyor genellikle. Olanlarda “com fermento” yazısı oluyor.
Klasik beyaz peynirin benzeri var ancak bizim damak tadımıza uygun, sevdiğimiz bir peynir, zeytin çeşidi de bulamadık henüz.
Çok çeşitli ekmekleri var ama bizim kadar fazla tüketmiyorlar.
Bizdeki marketlerde nasıl domuz eti satılmıyorsa, buradaki marketlerde de helal kesim et satılmıyor. Buradaki Türk sayısı oldukça az (Dışişleri Bakanlığı’nın 2019 verilerine göre Portekiz’de 650 Türk yaşıyormuş) olduğu için Türk kasap olmasa da müslüman olan başka ülkelerden (mesela Fas) gelenler çoğunlukta ve helal kesim et satan kasaplar bulunuyor.
Aklıma gelenler şimdilik bunlar. Olur ya Portekiz’de yaşayan birileri yazımı okur da bir şeylerin yanlış olduğunu düşünürse yorumlara yazsın lütfen, kimseyi yanlış bilgilendirmek istemem çünkü 🙂