1. gün – 02.04.2017
Ohrid Makedonya’nın incisi olarak tanımlanıyor ve UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alıyor. Cennet yaratılırken bir damlasının yeryüzüne düştüğü, o damlanın düştüğü yerin de Ohrid olduğu rivayet ediliyor. Bir de bloglardan okuduğuma göre Ohrid’de 365 kilise varmış, yılın her gününe bir kilise düşüyormuş.
Üsküp’ten 3,5 saatlik bir otobüs yolculuğunun ardından 17:30 gibi Ohrid’e ulaştık. Yolda gelincik tarlalarını gördükçe keşke inebilme şansımız olsaydı diye içimden geçmedi değil, Balkanları bu mevsimde gezmek bir başka oluyormuş 🙂 Ohrid’e gidiş-dönüş otobüs biletini kişi başı 750 MKD’den almıştık. Otobüs istasyonundan kaldığımız yere (Accomodation J&T) 200 MKD’ye taksiyle gittik. Ücreti gecelik 100 TL (25 EUR) idi, bunun dışında çocuklar için de dahil kişi başı 1,5 EUR şehir vergisi ödedik. Biz 2 aile en üstteki balkonlu, Ohrid Gölü manzaralı odalarda kaldık. Eşyalarımızı bıraktıktan sonra otelin sahibi bize Ohrid’de gezilebilecek yerleri tarif edip biraz bilgi verdi, sahile kadar bize eşlik etti.
Kaldığımız yerden Ohrid Gölü manzarası harikaydı. Buranın sahile çok yakın olduğunu düşünüp seçmiştik. Yakın olmasına yakınmış da biraz tepede kalıyormuş, sahilden biraz yokuş çıkılarak ulaşılabiliyormuş. Sahile doğru inerken Ohrid’nin şirin sokaklarını, Osmanlı’dan kalma evlerini, bir de Ayasofya‘yı görebildik.
Sonra da Ohrid Çarşısı‘nda gezdik. Çarşının başında Ramstore (bizdeki Migros) market vardı, buradan tarihi çınarın ve Ali Paşa Cami‘nin bulunduğu meydana kadar yürüdük.
Ohrid Çarşısı’nda genellikle hediyelik eşyaların, inci takıların, gümüş takıların satıldığı dükkanlar bulunuyor. Ohrid’in incisi meşhur olduğu için hediyelik eşya olarak inci takılar tercih edilebilir. Bu inciler Ohrid Gölü’ndeki balıkların pulları kullanılarak elde ediliyormuş ve Ohrid’de bu işi orijinal haliyle yapan sadece 2 aile kalmış: Filevi ve Talev aileleri. Çarşı’da inci takıların yanısıra sedef takılar da çoğunlukta.
Meydandaki çınar ağacı o kadar büyüktü ki daha önce hiç bu kadar yaşlı bir ağaç görmemiştim herhalde. Aşağıdaki fotoğrafta insanlarla ağacın boyutuna bakarak siz de tahmin edebilirsiniz ne kadar büyük bir gövdesi olduğunu.
Sonra sahile geri dönüp Dalga Restoran’da canlı müzik eşliğinde balıklarımızı yedik. Kola 80 MKD, meyve suyu 100 MKD, dört kişilik balık 2750 MKD, Greek salata 140 MKD idi. Restoran’ın göl manzarası süperdi ama biz çocukları üşütmeyelim diye dışarıda fazla oturamayıp içeri geçtik.
Yemekten sonra kaldığımız yere döndük. Ohrid sokakları eski evlerin şeklinde yapılmış şirin sokak lambaları ile süslenmiş.
2. gün – 03.04.2017
Ertesi gün sabah erkenden uyanıp Ohrid Gölü manzarasını seyrettik bir süre.
Sonra Plaoşnik, Çar Samuel Kalesi ve Antik Tiyatro‘yu gezmek için yola koyulduk. Plaoşnik giriş ücreti 100 MKD idi. Bu kazı alanında Aziz Kliment ve Panteleimon Kilisesi, Sinan Çelebi Türbesi ve bir de Bazilika gezilebiliyordu. Aziz Kliment ve Panteleimon Kilisesi, Osmanlı döneminde cami olarak kullanılmış, mimarisiyle dikkat çeken bir kiliseydi.
Burası oldukça yüksek bir noktada yer aldığından Ohrid Gölü manzarası da harikaydı.
Sinanuddin Yusuf Çelebi Türbesi (H. 896/M. 1491), TİKA tarafından 2012 yılında restore edilmiş.
Kilisede ve Bazilikada oldukça yıpranmış olsa da mozaikler görülebiliyor.
Buradan sonra yola devam ettik ama sonrasında Kale’nin biraz yukarıda kaldığını farkettik. Biz de aşağı doğru devam edip Antik Tiyatro’yu gördük.
Yokuşlu, Arnavut kaldırımlı sokaklarda (özellikle de bebek arabasıyla) yürümek zor olsa da şirin sokak lambalarını, eski Osmanlı evlerini, rengarenk çiçekleri görmek keyifliydi. Gezerken Safranbolu’da geziyormuş gibi hissediyor zaten insan. Hatta buradaki evler daha bakımlı, daha iyi bir şekilde ulaşmış günümüze bence. Bir de sokaklarda yürürken o günlerde ölen kişilerin ilan edildiği afişlere de denk geldik.
Tiyatro’dan sonra Ohrid’in simgesi haline gelmiş Aziz Yuhanna Kilisesi‘ni gezmek istiyorduk, ama pek gücümüz kalmadı yokuşlu sokakları inip çıkmaya. Çarşı’ya gidip Bake & Cake’de Makedonya’nın güzel böreklerinden yedikten sonra tekne turu (4 kişi 30 EUR) yaptık. Osmanlı döneminden kalma Ohrid’in güzel evlerini bu kez de tekneden seyrettik.
Günümüzde Makedonya Cumhurbaşkanı’nın ikamet ettiği Tito’s Villa’yı da görmüş olduk tekne turu esnasında.
1 saat süren tekne turundan sonra kendimizi yine çarşıda bulduk. Çarşı’da biraz gezdikten sonra taksiye binip kaldığımız yere vardık, eşyalarımızı alıp otobüs istasyonuna devam ettik, 300 MKD ödedik. Ohrid’den dönüşte otobüs istasyonunda fazladan kişi başı 30 MKD de servis ücreti aldılar, bu ücreti ödememek için sonraki duraklardan binilebilir. Saat 15:00’te otobüse binip yine 3,5 saatlik bir yolculuğun ardından Üsküp’e vardık.
Ohrid Gölü’nün diğer kıyısında kalan Aziz Naum Manastırı ve Galicica Ulusal Parkı da Ohrid’in gezilecek yerler listesinde yer alsa da bizim fırsatımız olmadı, Ohrid’i gezebilmek için de daha fazla zamana ihtiyaç var kesinlikle 🙂