2014 tatilimizin ilk durağı Güney Kore’nin başkenti Seul’dü. Seul, “başkent” anlamına geliyor. Güney Kore’de zaman Türkiye’den 6 saat ileriydi. Qatar Havayolları ile Doha aktarmalı toplam 13 saatlik uçuşun ardından Incheon Uluslararası Havaalanı’na (ICN) ulaştık (İstanbul-Doha arası 4 saat, Doha-Seul arası 9 saat).
Para birimi Güney Kore Wonu (KRW). 1 Won yaklaşık olarak 0,002 Türk Lirası’na karşılık geliyordu.
Güney Kore’de trafik soldan işliyor. Umuma mahsus pasaportu olan Türk vatandaşları 90 güne kadar yolculuklarda vizeden muaf. Yine uçakta verilen ülkeye giriş formu dolduruluyor. 23 Nisan 2014’te aldığımız İstanbul-Seul (24.07.2014) ve Tokyo-İstanbul (07.08.2014) biletleri toplamı 520 Euro tutmuştu.
Incheon Havaalanı’ndan Mokdong durağına gitmek için metro bileti ücreti 4350 Won’du, bunun 500 Won’u depozito ve indiğiniz duraktaki makinelerde kartı iade ederek depozito ücretini geri alabiliyorsunuz. Metro bilet ücretleri 1150 Won’dan başlıyor ve mesafeye göre değişiyor. Metro duraklarındaki makinelerden bileti temin edebiliyorsunuz. Metroda aktarma yapılan duraklara gelindiğinde farklı bir müzik çalınıyor.
Güney Kore’de prizler de Türkiye’dekinden farklı ama dönüştürücü kullanmaya gerek kalmıyor.
Hava oldukça sıcaktı. Yağmur yağsa da sıcaklık pek azalmıyor. Sıcaktan ve yağmurdan korunmak için şemsiyemizi yanımızda taşıdık hep. İnsanlardan bahsedecek olursak, tabi ki teknoloji her yerde kendini gösteriyor. Yaşlı genç herkesin ellerinde akıllı telefonlar, kulaklarında kulaklıklar dikkati çekiyor. Bayanlar çoğunlukla mini şortlar, etekler giyiniyorlar ve ayakkabılar şıkır şıkır.
Özellikle de metro istasyonlarının yakınlarında Mc Donalds, Burger King, Subway, Baskin-Robbins gibi bir şeyler yiyebileceğiniz yerler bulunuyor.
1. gün – 26.07.2014
İlk gün turumuza saray gezmeleriyle başladık. Gyeongbokgung Sarayı, Changdeokgung Sarayı, Changgyeonggung Sarayı, Deoksugung Sarayı, Jongmyo Tapınağı‘na kombine giriş bileti 10000 Won’du. Bilet satın alındığı günden itibaren 1 ay geçerli. Bilette bu yerlerin hangi günler, hangi saatler arası açık olduğu, rehberli turlar varsa saatleri, ulaşım şekli ve tarihini anlatan kısa yazılar bulunuyor. Gyeongbokgung Sarayı ve Jongmyo Tapınağı Salı günleri, diğer saraylar da Pazartesi günleri kapalı. Changdeokgung Sarayı’na 10:30, 14:30 saatlerinde 60 dakika süren, Gizli Bahçe kısmına da 11:30, 13:30 ve 15:30 saatlerinde, 90dakika süren İngilizce rehberli turlar var. Biz daha önceden araştırıp 10:30’da saraya, 11:30’da Gizli Bahçe kısmına düzenlenen rehberli turlara katılacak şekilde ayarladık kendimizi. 3 nolu metro hattının Anguk İstasyonu’nda inip 3 nolu çıkıştan çıkıp biraz yürüyerek ulaştık saraya.
Saray’dan çıkınca çörek satan küçük bir araç gördük. Merak edip aldık. Benim tuzlu sandığım çörek tarçınlı bir tatlıymış meğer 🙂
Changdeokgung Sarayı’ndan sonra Bukchon Hanok Köyü‘ne gittik.
Gyeongbokgung Sarayı‘nda 10:00, 13:30, 15:30 saatlerinde, 60-90 dakika süren İngilizce rehberli turlar varmış ama biz burayı rehbersiz kendimiz gezdik.
Bu kaplarda da fermante yiyecekler, soya sosları saklanıyormuş.
Gyeongbokgung Sarayı’ndan sonra Kore Ulusal Halk Müzesi‘ni gezdik.
Müze’de bir de açık hava sergileme alanı bulunuyor. Burada eski dükkanların canlandırıldığı, geçmişe yolculuk gibi bir cadde de bulunuyor.
2. gün -27.07.2014
Seul’deki ikinci günümüzde Kore Ulusal Müzesi ile başladık gezmeye. Ama müze o kadar büyük ki sadece bir kısmını gezip çıktık. Müzeye giriş ücretsiz, eğer özel sergiler varsa onları gezmek için ücret ödeniyor sadece.
Müzeyi gezdikten sonra metro ile Jongno-3(sam)-ga durağında inip 10 dakika kadar yürüdükten sonra Jongmyo Tapınağı’na ulaştık. Burada 10:00, 12:00, 14:00 ve 16:00 saatlerinde 60 dakika süren İngilizce rehberli turlar var. Biz de saat 15:00’te orda olmamıza rağmen turun başlamasını beklemek zorunda kaldık, tapınağın yakınındaki parkta 1 saat oyalanıp 16:00’daki tura katıldık. Jongmyo Tapınağı 1995 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınmış.
Resimdeki üç sıra taş yolun ortasındaki sıradan ruhların yürüdüğüne inanılıyormuş, bu orta şeride basmak yasak. Basanların gece kabus göreceğine inanılıyormuş.
Büyük kova anlamına gelen “Deumeu” adlı bu kaplar içindeki suyla yangın söndürücü olarak kullanılıyormuş. Şeytanın sudaki yansımasında çirkin yüzünü görüp kaçtığına inanılıyormuş.
Jongmyo Tapınağı’ndan sonra gün batımını da izleyebilmek için N Seul Kulesi‘ne çıkmaya karar verdik. 4 numaralı metro hattının Myeongdong durağında inip 10 dakika kadar yürüyerek teleferiğe binmek için asansöre vardık. N Seul Kulesi’ne gidiş-dönüş teleferik bileti 8500 Won’du.
2 içecek ve patlamış mısır dahil kuleye giriş ücreti 20000 Won’du. Sadece kuleye çıkmak için giriş bileti 9000 Won’du.
N Seul Kulesi’nden sonra otelimize (Korstay Hotel) döndük. Dönerken metro istasyonunda gördüğümüz Deli Manjoo adlı dükkandan içinde tatlı mısırla yapılmış bir sos olan küçük tatlılardan aldık. Dükkanda Türk Bayrağı’nı görünce onun da fotoğrafını çektik.
Tatlılar çok güzeldi. Yalnız sıcak sıcak alıp hemen ağzınıza atmayın. İçindeki sosu çok sıcak oluyor, sonra benim gibi yanmayın 🙂
3. gün -28.07.2014
Seul’deki üçüncü günümüzde ise önce Gangnam’a gittik. Burası pek ilgimizi çekmeyince Bongeunsa Tapınağı‘na gitmeye karar verdik. Cheongdam durağında inip yarım saat kadar yürüdükten sonra ulaştık tapınağa.
Bongeunsa Tapınağı benim için Seul’de gezdiğimiz en güzel yerlerden biriydi. Saraylar, kule güzel hoş da Çin’de daha iyilerini gördüğümüz için bana pek çekici gelmedi.
Seul’de fırsatımız olsaydı ücreti 40000 ile 70000 Won arası değişen Nanta Gösterisi‘ni izlemeyi isterdim. Bir de alışveriş için önerilen Gyeongdong Market, Namdaemun Market, Dongdaemun Market ve Myeong-dong, Itaewon, Insadong Caddeleri’den en azından bir ikisine uğramayı isterdim.
Ertesi gün de 10:15’teki Osaka’ya uçuşumuz için erkenden yola çıkıp Incheon Uluslararası Havaalanı’na gittik.