Dadaşlar şehri olarak anılan Erzurum, Doğu Anadolu Bölgesi’nde yer alır ve soğuk iklimiyle aklımızda yer etmiştir. Cağ kebabı ve kadayıf dolması ile meşhurdur. Milli mücadelenin başlatıldığı Erzurum Kongresi’nin 23 Temmuz 1919’da burada toplanmış olması sebebiyle Cumhuriyet’in kuruluşu esnasında önemli rol oynamıştır.
02.07.2017
Artvin’le Karadeniz turumuzu tamamladıktan sonra güneyden devam etmeye karar verip Erzurum’a doğru yola çıktık. Borçka Karagöl’den Tortum Şelalesi‘ne gelmemiz 3 saat sürdü. Uzundere ilçesinde yer alan Tortum Şelalesi’ne giderken yol boyunca seyrettiğim Çoruh Nehri ve Vadisi harika görünüyordu. Arabamızı park ettikten sonra, şelalenin etrafına kurulmuş merdivenlerden aşağı inip şelaleyi her açıdan gördük. Sonra da şelalenin hemen üst kısmında yer alan tesiste yemek yedik. Köfte, sac tava ve 2 kola alıp 55 TL ödedik. Otomobil için otopark ücreti de 5 TL’ydi.
TORTUM ŞELALESİ
Tortum Şelalesi, Türkiye’nin özellikle de Çoruh Vadisi’nin en görkemli doğal hazinelerinden biridir. Tortum Çayı’nın aktığı Tortum Vadisi’ni kapatan büyük bir toprak kayması sonucu oluşan Tortum Gölü’nün kuzey ucunda yer almaktadır. Toprak kayması 8 km uzunluğunda ve 1 km genişliğindeki Tortum Gölü’nü ortaya çıkarmıştır. Göl, en derin noktasında 100 metre derinliğindedir. Bazı jeologlar, kaymanın Quarternary dönemin sonunda gerçekleştiğine inanmaktadırlar. Buna karşılık, kaymanın nispeten yakın zamanlarda gerçekleştiğine ve birkaç yüzyıl kadar önce vuku bulduğuna dair görüşler de vardır.
1960 yılında Tortum Hidroelektrik Santralinin devreye girmesiyle, su gölden kanallarla alınmakta ve türbinlere verilmekte, şelale sadece yüzeyde akan suyla beslenmektedir. Bahar aylarında daha fazla su bırakıldığında, Şelale’nin eni 25 yüksekliği ise 50 metreye ulaşmaktadır. Şelale en coşkun akışına, göldeki su düzeyinin en yüksek olduğu Mayıs ve Haziran aylarında ulaşmaktadır. Heyelan kütlesinin altındaki çatlaklardan akan sular, dört adet küçük gölün oluşmasına yol açmıştır. Bu göllerin suyu temiz ve masmavidir. Şelalenin biraz aşağısında bulunan bu göller görülmeye değerdir.
Yemeğimizi yedikten sonra Erzurum’un simgesi haline gelmiş Çifte Minareli Medrese‘yi görmek için yolumuza devam ettik. Bu yol üzerinde gördüğümüz değişik şekilli kayalar ve dağlar da harika görünüyordu. Türkiye’nin yavaş şehirlerinden (cittaslow) biri olarak ilan edilen Uzundere ilçesinin manzarası da çok güzeldi. Hatta yol üzerinde bir seyir terası oluşturulup “Cittaslow Uzundere” yazılı bir heykel yerleştirilmiş, sonradan farkettiğimiz için biz burada duramadık. Yolculuğumuz 1.5 saati geçti ve vardığımızda Çifte Minareli Medrese kapanmıştı, sadece dışından görebildik. Medresedeki ince taş işçiliği ve çiniler kesinlikle görülmeye değer.
Sonra medresenin arka tarafında yer alan Üç Kümbetler‘i gördük. Bu kümbetlerden biri Emir Saltuk’a aitmiş, fakat diğer ikisinin kime ait olduğu bilinmiyor.
Üç Kümbetler’den sonra günbatımını seyrederek Erzincan’a doğru yolumuza devam ettik.
Erzurum’da hediyelik eşya olarak oltu taşından yapılmış tesbihler ve oltu taşı ile süslenmiş takılar tercih edilebilir. Biz şimdilik göremedik ama Erzurum Kalesi ve Saat Kulesi, Ulu Cami, Yakutiye Medresesi, Rüstem Paşa Kervansarayı (Taşhan), Kongre Binası, Aziziye Tabyası, Palandöken Dağı da Erzurum’a gidildiğinde görülmesi gereken yerler listesinde yer alıyor. 93 Harbi sırasındaki desteğinden dolayı adını tarihe yazdırmış olan Nene Hatun’un mezarı da Aziziye Tabyaları içinde yer alıyormuş.