Tayland’ın başkenti Bangkok, Uzak Doğu gezimizin son durağıydı. Bangkok “Melekler Şehri” anlamına geliyor. Phuket’ten 1,5 saatlik uçuşla (Nokair) Bangkok Don Mueang Havaalanı’na (DMK) ulaştık. Umuma mahsus pasaportu olan Türk vatandaşları 30 güne kadar yolculuklarda vizeden muaf. Tayland’a giderken uçakta verdikleri formun bir eşini ülkeye girişte diğer eşini ülkeden çıkışta alıyorlar vize yerine.
Havaalanından şehir merkezine trenle (State Railway of Thailand) yaklaşık 1 saatte (17:40-18:40) gittik (20 Baht). Bangkok’a gittiğimizde o gün en azından gece pazarına gidebiliriz diye planlamıştım ama otele varışımız 20:00-21:00 i bulmuştu. Yorgunluktan gece pazarını falan gözümüz kesmedi gitmeye. Dinlenip ertesi günün rotasını belirledik. Otelden (Lebua State Tower) şehrin fotoğraflarını çektik.
1. gün – 05.07.2012
Kahvaltıda liçi ve longan meyvelerinin tadına baktım. Tatları rambutana benziyordu ama bildiğimiz bir meyve tadına benzetemiyorum maalesef. Sadece tatlı olduklarını söyleyebilirim. Kabukları sertti ve içlerindeki meyveler jöle gibi şeffaftı. Kahvaltıdan sonra Bangkok’un uğur getirdiğine inanılan 3 tapınağını gezme amacıyla çıktık yola ama daha biz Altın Buda Tapınağı’na (Wat Traimit) gitmek için tuktuk ararken bizi bir önceki gün otelde gördüğünü söyleyen bir amca bizi çevirip bir tuktukçuyla konuşup 10 Baht’a Oriental iskelesine gönderdi. Oradan 1700 Baht’a (bize 3000-4000 Baht fiyat söyleyeceklerini kesinlikle 1700 Baht’tan daha fazla vermememizi söyledi) Kanal turuyla diğer tapınakları görebileceğimizi söyledi. Ben bir taraftan tatile çıkmadan önce internetten okuduklarımla bu adama güvenmeyelim derken kendimizi iskelede bulduk. Sonra 2 kişi 1300 Baht’a kanal turuna, oradan Şafak Tapınağı‘na (Wat Arun) oradan da karşıya Yatan Buda Tapınağı‘nın (Wat Pho) olduğu yere kadar gitmek için anlaştık. Kanal turunda balıklara yem atıp fotoğraflarını çektik.
Kanalın kenarındaki dev kertenkeleyi görünce kaptan tekneyi yavaşlatıp ona doğru yaklaştırdı. İlk kez gördüğümüz bu hayvanın fotoğraflarını çektikten sonra yolumuza devam ettik.
Sonra Şafak Tapınağı’na gittik(50 Baht). (Botumuz iskelede durduğu için kişi başı 20’şer Baht verdik.) Gezmek için 20 dakikamız vardı. Şafak Tapınağı beklediğimden daha küçük bir tapınaktı ama süslemeleri harikaydı.
Burayı gezdikten sonra karşıya geçmek için teknemize gittik. Thai Then iskelesinde indikten sonra önce Yatan Buda Tapınağı’nı (100 Baht) gezip ardından Büyük Saray‘ı (Grand Palace) gezdik (400 Baht). Yatan Buda heykeli oldukça büyüktü. Bangkok’taki en geniş tapınakmış, heykel 46 metre uzunluğunda 15 metre yüksekliğindeymiş ve altın kaplamaymış. Ayakları ise 3 metreymiş ve ayak tabanında sedeften yapılmış figürler vardı. Yatan budanın arka tarafında çanaklar vardı ve bu çanakların her birine para atıyorlardı. Son çanağa para attıktan sonra dilek tutuluyormuş ve bu dileğin kabul olacağına inanılıyormuş. Burası da oldukça ihtişamlı bir tapınaktı.
Büyük Saray’a gelince, o kadar büyük bir yerdi ki gezdikten sonra otele gitmeye mecalimiz kalmamıştı. Buranın içinde Zümrüt Buda Tapınağı (Wat Phra Kaew) vardı ve içerisinde fotoğraf çekmek yasaktı. Rehberin anlattığına göre bu budaya mevsimine (summer, rainy, cool) göre 3 ayrı kıyafet giydiriliyormuş. Bu kıyafetler yine altından yapılmış. Biz yaz döneminde gittiğimiz için yaz kıyafetini görmüş olduk. Bu arada gezerken mango alıp yedik. Tadı güzeldi ama çok çok da beğendiğimi söyleyemem.
Büyük Saray’dan sonra otele dönüp şehrin bir de gündüz fotoğraflarını çektik.
2. gün – 06.07.2012
Oriental iskelesinden binip Thewes iskelesine gittik(15 Baht). Oradan Ayakta Buda Tapınağı‘nı (Wat Intharawihan) gezip sonra Mermer Tapınak’a (Wat Benchamabophit) geçtik. Ayakta Buda heykeli 32 metre yüksekliğinde 10 metre genişliğindeymiş.
Mermer Tapınak’ta da bir oturan buda heykeli vardı.
Burada da fotoğraflarımızı çektikten sonra Vimanmek Mansion Museum’a gittik. Bir gün öncesinde Büyük Saray için bilet aldığımızda bu müzenin biletini de ücretsiz olarak vermişlerdi (Vimanmek Mansion Museum, Support Museum abhisek Dusit Throne Hall, Sanam Chandra Palace, Arts of the Kingdom Exhibition at Ananta Samakhom Throne Hall biletleri dahildi), 7 gün geçerliydi. Biz de fırsatı değerlendirelim dedik. Oraya vardığımızda önce Royal Elephant National Museum’u gezdik.
Burada beyaz fillerin olduğunu ve Tayland’da beyaz fillerin çok önemli olduğunu öğrendik. Sonra Vimanmek Mansion Museum’u gezdik, fotoğraf çekmek yasaktı.
Buradan sonra aynı bahçe içindeki kraliçenin kıyafetlerinin gösterildiği sergi salonunu gezdik(Local Textile Exhibition Hall Honouring Her Majesty the Queen’s 6th Cycle Birthday Anniversary 12th August 2004). Buradaki müzeleri ve sergi salonunu tapınaklarda olduğu gibi yine ayakkabılarımızı çıkararak gezdik. Sonra yolumuzun üstündeki Ananta Samakhom Throne Hall’ün fotoğraflarını çektik. Avrupa’daki yapılara en çok benzettiğim binaydı bu sanırım.
Sonra MBK Center’a gidip yemek yedik. Yemekler Stir Fried Roast Beef With Pepper, Yana Steak ve Satay Beef’ti.
Yemeğimizden sonra çay istedik. Gelen çay koskocaman bir kupadaydı ve yanında süt vardı. İlk defa burada sütlü çayı da denemiş oldum.
Sonra yine otele dönüp bu kez Dome’dan şehrin gece fotoğraflarını çekmeye devam ettik.
3. gün – 07.07.2012
Bugün Bangkok’ta gezildiğinde uğur getireceğine inanılan 3 tapınağından birisi olan Altın Buda Tapınağı’ nı(40 Baht) gezmeye kararlıydım. Kahvaltıdan sonra çıkıp bizi bu tapınağa kadar götürecek bir tuktuk bulmaya çalıştık. Bir tuktukçuyla konuşmaya başladık, bizi 150 Baht’a götürebileceğini söyledi. Biraz pazarlıkla 100 Baht’a indi ama biz kararlıydık 50 Baht’tan fazla vermemeye. Hepi topu 2km yol, yürüyerek de gideriz dedik, başladık yürümeye. Sonra bizi akşam otelde gördüğünü söyleyen bir amca durdurup Altın Buda Tapınağı’nı görmek istediğimizi söyleyince bir tuktukçuyla 30 Baht’a anlaştı. Tabi bu duruma çok şaşırdık. Biz söyleyince 50 Baht’a götürmüyorlar, Tay halkından biri olunca 30 Baht’a anlaşıyorlar. Fakat gel gör ki bu tuktukçu amca yine bizi başka bir tapınağa getirdi (Wat Maha Pruettharam Worawihan).
Kendi dillerinde anlatıldı diye anlamıştır diye düşünmüştük bu kez ama yine olmadı. Sonunda telefonun yerimizi bulmasıyla doğru yerde olmadığımızı anladık da tuktukçuya tekrar bizi Altın Buda Tapınağı’na götürmesini söyledik. Burada tuktukçular maalesef anlamıyorlar nereye gitmek istediğinizi. Bir elimizde harita gösteriyoruz, hiç bozuntuya vermeden götüreceklerini söylüyorlar ama her seferinde başka bir yerlere gitmeye çalışıyorlar ya da İngilizce bilen kendi adamlarına götürüyorlar. Onlar da her seferinde bize gideceğimiz tapınağın şu anda kapalı olduğunu söyleyip, alışveriş merkezlerine yönlendirmeye çalışıyorlar. Tabi biz gitmeden önce araştırmalarımızı yaptığımız için başımıza bunların geleceğini biliyorduk ve alışveriş merkezlerine gitmek için zamanımızın olmadığını anlattık her seferinde. Neyse ki sonunda bizi Altın Buda Tapınağı’na götürdü ve buradaki 5.5 ton ağırlığındaki saf altın oturan buda heykelini görebildik.
Sonra otele dönüp valizimizi aldık ve dönüş için Suvarnabhumi Havaalanı’na (BKK) gitmek için yola çıktık.
Son olarak şunu da söylemek istiyorum ki, eğer bir gün Bangkok’a yolunuz düşerse yüzen pazarı görmeden ve Tay masajı yaptırmadan dönmeyin, biz bunları yapmadık ve içimde kaldı maalesef. 2013 tatilimizde görüşmek üzere 🙂